Rahim kanseri, kadınlarda en sık görülen jinekolojik kanser türlerinden biridir ve meme, akciğer ve kalın bağırsak kanserinden sonra dördüncü sırada yer almaktadır. Bu kanser türü, genellikle rahim iç duvarını döşeyen endometrium adlı tabakada başlar. En yaygın belirtisi, menopoz sonrası dönemde ya da adet döngüsünün dışında gerçekleşen anormal vajinal kanamalardır. Ayrıca, vajinal akıntıda artış, kötü kokulu veya renkli akıntılar, alt karın bölgesinde hissedilen basınç, dolgunluk ve ağrı da belirtiler arasında yer alır. Bu belirtiler bazen karın alt kısmında şişlik ve huzursuzluk hissine de neden olabilir. Bu tür şikâyetlerin dikkate alınması ve erken dönemde doktora başvurulması, rahim kanserinin erken teşhis edilmesi açısından büyük önem taşır. Çünkü erken tanı konulduğunda uygulanan tedaviler çok daha başarılı sonuçlar verir.
Rahim Kanseri Nedir?
Rahim kanseri, özellikle menopoz döneminden sonra görülen kadınlarda sık karşılaşılan ve çoğunlukla endometrium tabakasından kaynaklanan bir kanser türüdür. Rahmin iç kısmını döşeyen hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşur. Bu kansere bir kadının yaşamı boyunca yakalanma ihtimali yaklaşık 1/40 oranındadır. Kanserin oluşum mekanizması genellikle hormon dengesizlikleri, özellikle östrojenin baskın olduğu durumlarla ilişkilidir. Bazı durumlarda hormon tedavileri veya genetik yatkınlık da rol oynayabilir. Erken evrede tespit edilen rahim kanserinde, tedavi oranı oldukça yüksektir. Bu nedenle kadınların düzenli olarak jinekolojik muayenelerini yaptırmaları büyük önem taşımaktadır.
Rahim Kanseri Nedenleri Nelerdir?
Rahim kanseri oluşumunda hem hormonal değişiklikler hem de yaşam tarzına bağlı risk faktörleri etkili olabilir. En önemli nedenlerden biri, vücutta östrojen hormonunun uzun süre baskın kalmasıdır. Özellikle progesteron hormonunun yeterince dengelenmediği durumlarda rahim iç dokusu sürekli olarak uyarılır ve bu da zamanla hücresel değişikliklere, dolayısıyla kansere yol açabilir.
Obezite rahim kanseri riskini artıran en yaygın faktörlerden biridir. Çünkü yağ dokusu, östrojen üretimini artırır ve bu hormonun uzun süreli etkisi kanser gelişimini tetikleyebilir. Benzer şekilde, şeker hastalığı (diyabet) ve insülin direnci olan bireylerde, hücrelerin aşırı çoğalmasını teşvik eden büyüme faktörlerinin artması nedeniyle risk daha da yükselir. Polikistik over sendromu gibi hormon dengesizliği yaratan hastalıklarda da rahim kanserine yatkınlık olabilir. Erken yaşta cinsel ilişkiye başlamak, çok sayıda doğum yapmak ve birden fazla cinsel partnerle ilişki yaşamak da rahim kanseri için risk faktörleri arasında yer alır. Bu durumlar, rahim bölgesinin sık travmaya ve enfeksiyona maruz kalmasına neden olarak doku hasarına ve ilerleyen süreçte kansere zemin hazırlayabilir. Sigara kullanımı da vücut direncini azaltır, toksik maddelerle DNA hasarına yol açar ve kanser riskini artırır.
Genetik yatkınlık da önemli bir etkendir. Aile bireylerinde rahim, meme veya yumurtalık kanseri öyküsü olan kadınların rahim kanserine yakalanma riski daha yüksektir. Özellikle Lynch sendromu gibi kalıtsal genetik hastalıklara sahip olan kadınlarda bu risk çok daha belirgindir. Ayrıca hiç doğum yapmamış kadınlarda, doğurganlık dönemi boyunca daha fazla sayıda adet görmeleri ve daha uzun süre östrojen maruziyetine maruz kalmaları nedeniyle rahim kanseri gelişme olasılığı artabilir. Erken yaşta adet görmeye başlamak ve geç yaşta menopoza girmek de riski artıran faktörlerdir. Çünkü bu durumlar rahim iç tabakasının östrojene daha uzun süre maruz kalmasına neden olur. Bu da zaman içinde hücrelerin normal yapısını bozarak kansere dönüşme olasılığını artırabilir.
Rahim Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Rahim kanserinin en belirgin belirtisi, özellikle menopoz sonrası dönemde ortaya çıkan anormal vajinal kanamalardır. Menopozdan sonra kadında artık adet kanaması olmaması gerektiği için bu dönemde görülen herhangi bir vajinal kanama kesinlikle normal kabul edilmez ve mutlaka araştırılması gereken bir durumdur. Bu kanamalar hafif lekelenme şeklinde olabileceği gibi, yoğun ya da düzensiz de olabilir. Menopoz öncesi dönemde ise rahim kanseri, sıklıkla adet düzensizlikleriyle kendini gösterebilir. Bu dönemdeki kadınlarda adetlerin beklenenden uzun sürmesi, kanamanın çok yoğun olması ya da ara kanamaların yaşanması önemli belirtilerdendir. Anormal vajinal akıntılar da rahim kanserinin dikkat edilmesi gereken belirtilerindendir. Normalde kokusuz ve açık renkli olması gereken vajinal akıntılar, koyu renkli, kanlı ya da kötü kokulu hale gelmişse bu durum, rahim iç yüzeyinde gelişen kanserin bir işareti olabilir. Bu tür akıntılar özellikle menopoz sonrası kadınlarda gözlendiğinde daha büyük önem taşır. Akıntıya eşlik eden karın alt bölgesinde dolgunluk hissi, baskı veya ağrı da diğer şikâyetler arasında yer alabilir.
Rahim kanseri olan kadınların bazıları pelvik bölgede, yani kasık ve alt karın bölgesinde rahatsız edici bir ağrıdan şikayet eder. Bu ağrı sabit bir sızı şeklinde olabileceği gibi, zaman zaman kramp tarzında da hissedilebilir. Bazı hastalarda cinsel ilişki sırasında ağrı yaşanması da önemli bir bulgudur. Bu durum, rahim iç tabakasında tümöral bir oluşumun varlığına işaret edebilir. İleri evre rahim kanserinde, sistemik belirtiler de ortaya çıkabilir. Bunlar arasında açıklanamayan kilo kaybı, iştah azalması, halsizlik, sürekli yorgunluk hissi ve kansızlık yer alır. Kanser ilerledikçe vücudun genel sağlık durumu etkilenir ve bağışıklık sistemi zayıflar. Bazı durumlarda mesane ya da bağırsaklara baskı oluşması sonucu sık idrara çıkma, kabızlık ya da idrar yaparken zorlanma gibi belirtiler de gelişebilir.
Rahim Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?
Rahim kanserinin tanısı, şikayetlerin değerlendirilmesiyle başlayan ve çeşitli klinik ve laboratuvar testlerle devam eden kapsamlı bir süreci kapsar. Bu süreçte ilk ve en önemli adım, hastanın detaylı bir öyküsünün alınmasıdır. Özellikle menopoz sonrası dönemde ortaya çıkan vajinal kanamalar ya da adet düzensizlikleri gibi belirtiler tanıda önemli ipuçları verir. Kadının yaşına, medikal geçmişine ve semptomların süresine göre tanı süreci şekillendirilir.
İlk fiziksel değerlendirme, jinekolojik (pelvik) muayenedir. Bu muayenede vajina, rahim ağzı (serviks), rahim ve pelvik organlar elle ve spekulum yardımıyla kontrol edilir. Doktor, herhangi bir kitle, şekil bozukluğu ya da hassasiyet olup olmadığını değerlendirir. Ardından genellikle transvajinal ultrasonografi yapılır. Bu görüntüleme yöntemi sayesinde rahim iç duvarının (endometrium) kalınlığı ölçülür ve normalden daha kalın olup olmadığı gözlemlenir. Menopoz sonrası dönemde rahim iç tabakasının kalınlığının 5 mm’yi aşması, kanser açısından şüphe oluşturur.
Bu noktada kesin tanının konulabilmesi için endometrial biyopsi yapılması gerekir. Bu işlem sırasında rahim içinden ince bir kanül yardımıyla doku örneği alınır. Bu örnek laboratuvara gönderilerek patolojik olarak incelenir ve hücrelerin kanserli olup olmadığı değerlendirilir. Biyopsi, rahim kanserinde tanı koydurucu en önemli testtir. Kolay uygulanabilir, genellikle ayaktan yapılabilir ve sonuçları oldukça güvenilirdir. Bazı durumlarda ise histeroskopi tercih edilir. Bu işlemde ince bir kamera sistemi içeren histeroskop adlı cihazla rahim içerisine girilir. Rahim içi, doğrudan görüntülenir ve kanamanın kaynağı, anormal dokular veya şüpheli bölgeler tespit edilir. Aynı işlem sırasında gerektiğinde biyopsi de alınabilir. Histeroskopi, özellikle biyopsiyle net sonuç alınamayan veya rahim iç yapısı detaylı incelenmek istenen durumlarda oldukça faydalıdır.
Tanı sürecinde rahim kanserinin sadece varlığı değil, yayılım durumu da değerlendirilmelidir. Bu nedenle doktorlar genellikle MR (manyetik rezonans görüntüleme) veya BT (bilgisayarlı tomografi) gibi ileri görüntüleme yöntemlerine başvurur. Bu tetkikler, tümörün rahim dışına, lenf bezlerine ya da uzak organlara yayılıp yayılmadığını tespit etmeye yardımcı olur. Özellikle tedavi planı öncesinde evreleme açısından büyük önem taşır.
Rahim Kanseri Evreleri Nelerdir?
Rahim kanseri evreleri, kanserin rahim içiyle sınırlı olup olmadığına, çevre dokulara veya uzak organlara yayılıp yayılmadığına göre belirlenir. Birinci evrede, kanser sadece rahmin iç kısmında ve bazen rahim ağzı salgı bezlerinde sınırlıdır. İkinci evrede, kanser rahim gövdesini aşarak rahim ağzının destek bağ dokularına yayılmıştır ancak henüz rahim dışına çıkmamıştır. Üçüncü evrede, kanser rahim dışına yayılmış ve pelvik bölgedeki lenf nodları, yumurtalıklar veya vajina gibi komşu yapılara ulaşmıştır. Dördüncü ve son evrede ise kanser, mesane, bağırsaklar ya da akciğer gibi uzak organlara yayılım göstermiştir. Evreye göre tedavi şekli ve başarı oranı değişiklik gösterebilir.
Rahim Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?
Rahim kanseri tedavisinde temel amaç, kanserli dokunun tamamen ortadan kaldırılması ve hastalığın yayılmasının önlenmesidir. En yaygın ve etkili tedavi yöntemi cerrahidir. Bu tedavi genellikle histerektomi olarak adlandırılır ve rahmin tamamen çıkarılmasını içerir. Çoğu vakada bu ameliyata, fallop tüpleri ve yumurtalıkların da çıkarılması (salpingo-ooforektomi) eşlik eder. Bu genişletilmiş cerrahi, kanserin bu bölgelere yayılma olasılığına karşı alınan önleyici bir önlemdir. Ameliyat sırasında çıkarılan dokular, patoloji laboratuvarında detaylı olarak incelenir. Patolojik değerlendirme sonucunda kanserin evresi, hücre tipi ve tümörün yayılma derecesi belirlenir. Bu bilgiler, hastaya özel tedavi planının oluşturulmasında kritik rol oynar. Erken evre rahim kanseri tanısı alan hastaların büyük çoğunluğu sadece cerrahi ile tedavi edilebilir ve uzun vadeli sağkalım oranları oldukça yüksektir.
Bazı durumlarda cerrahiye ek olarak radyoterapi (ışın tedavisi) veya kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi tamamlayıcı tedavilere ihtiyaç duyulabilir. Radyoterapi, genellikle tümörün ameliyat sonrası bölgesel nüks riskini azaltmak için uygulanır. Bu tedavi dıştan (eksternal radyoterapi) ya da vajina içine uygulanan içten (brakiterapi) verilebilir. Kemoterapi ise daha çok ileri evre ya da agresif seyirli kanserlerde tercih edilir. Kanserin lenf nodlarına ya da uzak organlara yayılması durumunda sistemik kemoterapi ile hastalığın kontrol altına alınması hedeflenir. Özellikle genç yaşta ve henüz çocuk sahibi olmamış kadınlarda doğurganlığı korumak amacıyla cerrahiden önce hormon tedavileri değerlendirilebilir. Ancak bu tedavi seçeneği yalnızca çok erken evre ve düşük dereceli tümörlerde, sıkı takip şartıyla uygulanabilir. Bu tür vakalar mutlaka deneyimli bir jinekolojik onkoloji ekibi tarafından yönetilmelidir.
Rahim kanseri tedavisi tamamlandıktan sonra hastaların düzenli olarak takip edilmesi gerekir. Takip sürecinde fizik muayeneler, görüntüleme testleri ve gerektiğinde smear ya da biyopsi gibi yöntemler kullanılarak hastalığın tekrarlayıp tekrarlamadığı kontrol edilir. Bu takipler genellikle ilk 2 yıl içinde 3 ila 6 ayda bir, ardından yılda bir olacak şekilde düzenlenir.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Rahim ağzı kanser tarama testleri sonrasında tespit edilen anormal hücreler veya yüks…
Devamını OkuHPV; İnsanlarda yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Bazı bireylerde herhangi bir s…
Devamını OkuRahim ağzı kanseri dünyada kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülen …
Devamını Oku